30 Ocak 2009 Cuma

gazoz

Bazen esiyor arkadaş… Çat diye geliveriyorlar. Önce böyle kafanda yeller esiyor, sonra fiziksel manada rüzgarı hissetmeye başlıyosun. Garip bir durum. Ne zaman böyle olursa da, hooop, birden elimde bir gazoz şişesi peydahlanıyor. Büyülü bir şey bu gazoz denilen meret. Zaman – mekan kavramlarını yıkıyor aniden. Ne zaman aldım bu gazozu, nasıl sahile geldim felan diye düşündürtüyor. Esinti, yel, rüzgar hiçbir şey kalmıyor o an. Esinti bertaraf etmede birebir anlayacağınız.

Bu arada geçen Knut abimizi okuyodum. Oradaki karakter şöle diyor: ‘tedirgin beynimin esintileri’. Buradan o kitaptaki karakterimize sesleniyorum. Koy götüne. O esinti beyninin esintisi değildir; bir yere kar yağmıştır, onun sazağı vuruyodur. Git bi çamlıca al, köşedeki büfede on öre. Yak bi de samsun yanına, ohhh.

Gelin istanbul’a da, rumelifeneri’nin orada gazoz içelim lan…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder