14 Ekim 2008 Salı

dayıtello

“dayıtello nerde kaldı bizim çaylar” diye ünledi garsona. yeni öğrendiği bu hitabı arkadaşlarından önce bir yabancının üzerinde denemek istemişti. gel gör ki garsonun “dayıtello babandır” bakışı atarak diğer masanın siparişlerini almaya gitmesi bu hitabın delikanlı çevrelerde pek tutmadığının göstergesiydi. garsona hak vererek arkadaşlarının hararetli konuşmasına dahil olmak istedi. gerek mevzuya olan uzaklığından gerekse dakikalar boyu muhatap alınmayışından olacak konuşulanları dinlemeyi kesti; kendini görünmez hissetmenin verdiği rahatlıkla afif’in cep telefonunu karıştırmaya başladı. tam fotoğrafların olduğu klasörü bulmayı başarmıştı ki afif kıvrak bir hareketle –yine de göz teması kurmayarak- telefonu elinden kaptı. “tuvalete gidiyorum” ben diyecek oldu, ikinci kelime düşünceden sese geçiş yapamadan masadan kalktı. içinden “ulan lavabo diyecektim yine tuvalet dedim” diye geçirdi.

döndüğünde afif ve naz’dan eser yoktu. masada soğumuş çayı duruyordu. çayı iki yudumda bitirdi. neyse ki hesabı ödemişlerdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder