23 Ekim 2008 Perşembe

ezginin diyalektik açmazı

Otobüsten hangi ara ve neden indi, nasıl metroya bindi, hatırlamıyordu. Taksim’e gelmiş olmanın şaşkınlığını üzerinden atar atmaz, İstiklal boyunca yürümeye başladı. İşte tam bu sırada telefonu çaldı.

- alo.
- nabıyon lan?
- emin değilim.
- nası yani?
- galiba intihar etmeye gidiyom.
- iyi iyi allah kabul etsin. eee nasıl intihar etcen?
- galatadan atlıcam sanırsam.
- ulan it intihar etmek için indirimli günü seçtin di mi? neyse ben gelene kadar atlama. bi saate ordayım. fotoğrafını felan çekerim düşerken.
- tamam bekliyorum cemil abi.

Müesseseyi uzun zamandır tanımasının rahatlığıyla “Mustafa Abi, çaylar Rize’den mi geliyor?” diye bağırdı. Gülüştüler. Çok kötüydü ama gülüştüler. Sorun yoktu öyleyse. Çayın gelmesinin yakın olduğuna kanaat getirdikten sonra sigarasını yaktı.

- nasılsın?
- iyisinden hallice. sen?
- kötüyüm.
- fiziksel olarak mı ruhsal olarak mı kötüsün.
- her şeysel olarak kötüyüm, uzatma işte.
- tamam o zaman şöyle yapalım, manasız bir şeyler yazalım.
- ben hayatımı yazabilirim mesela.

Tüm hayatı olan bavul önünde duruyordu. Gülmeyi denedi, olmadı, sırıtmakla yetindi. Durum iyi mi kötü mü bir türlü karar veremiyordu. Bavulu sürükleyerek evden çıktı. Dışarıda yağmur yağıyordu. Yağmuru seviyordu çünkü düşünmesine yardım ediyordu. Bu iyiye işaret dedi kendi kendine. Yürüdükçe ıslandı, ıslandıkça düşündü, düşündükçe düşündü. Birden “Ey ahali! Hayat sadece bir oyun ve bavullardan başka kaybedeceğimiz bir şey yok.” diye avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı. Sonra yere yığıldı ve kendi kendine sayıklamaya başladı: “hayatlaroyunlarbavullar, bavullaroyunlarhayatlar, oyunlarbavullarhayatlar…”

- son oyununuz ‘bavullardaki hayatlar’ın gördüğü ilgiye ne diyeceksiniz?
- aslında bu oyunda kendi hayatlarımızı konu aldık. bu kadar ilgi görmesi bizi de şaşırttı.
- peki siz ne düşünüyorsunuz oyun hakkında cemil bey?
- bu hayatı yaşaması keyifsiz ama izlemesi keyifli olmuş kanımca.

Gaza gelip hareket eden mallar vardır. İşte o mallar bizdik. Bir bok öğreniriz diye mesleğimizle alakası olmayan bir ders alıp dönem boyunca haftada dört saat kendimizi sıkıntıya mahkum etmiştik. Saçma sapan konularda (bize saçma sapan geliyordu) saçma sapan öğrenciler (bu kesin bir gerçekti) saçma sapan yorumlar yapıyordu (bu konu üzerinde araştırmalar halen devam ediyor).

[HOCA]: …‘acerbus corylus avellana’ ve ‘embamma arachis hypogaea’ sendromları aynı sebepten kaynaklansa da farklı gelişimler gösterirler…
[MAL 2]: (fısıldayarak) sallıyo lan bu karı, böyle hastalık ismimi olur.
[MAL 1]: (fısıldayarak) iyi de bunlar hayatta ne işimize yarıcak.
[SAÇMA SAPAN ÖĞRENCİ]: peki hocam elimizde yeterli vaka var mı?
[HOCA]: yok henüz iki tane tespit edildi ama bulaşıcı olmasından korkuluyor.
[MAL 2]: (fısıldayarak) bulaşacaz ulan hepinize.

Aklı halen son yaptıkları tartışmadaydı. Tartışmada süreklilik sorunsalını tez antitez bağlamında ele almışlardı (affet beni cemil abi). Tez antitez tamamdı da sentez nerdeydi sentez? İşin içinden çıkamadı. O sırada mecidiyeköyegider otobüslerinden biri geldi. Bindi ve gitti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder