21 Kasım 2008 Cuma

deneysel imgesel simgesel zırvalama

Fahri tuvaletten döndüğünde karşısında yeni bir kişi oturuyordu. Yeni gelen, meyhanede rakı hariç bir içki tüketilmesinin hoş karşılanmadığını anlamış olacak ki kendisine çoktan bir duble rakı söylemişti. Hoş, bu meyhanenin bira ve şarap bağımlısı müdavimleri de vardı ama yeni gelenler bu içkileri söylemeyi göze alamazdı. Fahri afiyet olsun deyip oturdu. Oturmasından daha bir dakika bile geçmeden adam muhabbete başladı, ama ne muhabbet. Bir saat sonra Fahri adamın muhabbetinden bunalmıştı. Ulan nerden çattım bu adama. Neyse birazdan kalkar, ben de rahat ederim heralde. Off, gidecek gibi de durmuyo pek. Arif abi sen iyisi mi bize bi büyük daha aç. Öyle düşünmekle olmuyor, sesli söylemek lazım bunu. “Arif Abi, bi büyük daha getirsene bize”. Hah, şimdi oldu. Neyse şimdilik sakiniz, bakalım ama daha neler zırvalayacak. Fahri, kısa sessizlik anından istifade edip arkada çalan müziği dinlemeye koyuldu. Önce baterinin sesi duyuldu. Sonra bağlama çağladı, bunun üstüne keman dayanamayıp ağladı. Üçünün sesi beraber meyhanenin sigara dumanı bol havasında süzülüp giderken bir anda Baba’nın sesi hepsini bastırdı: aşkınla ne garip hallere… İşte tam bu sırada uzun zamandır boş rakı bardağına bakmakta olan adam kafasını kaldırıp: “Abi senin durumun aslında tam bir paradoks, hatta Schrödinger’in kedi paradoksu gibi, bilir misin o paradoksu?” Ulan bizi ne zannettiyse pezevenk. Kedinin hayatı atom altı bir parçacığa bağlı, kutuyu açmadan kedi ölü mü diri mi bilemezsin. Peki benim içmem neye bağlı? Bunu olasılık ve belirsizlikle açıkla bakalım. Veya sen bu çalan şarkıyı bilir misin? “Yok, bilmem” dedi Fahri. Adam: “Abi kutuyu açman lazım ne olduğunu, nasıl olacağını görmek için.” dedi bilgiç bir tavırla.

“Saha top oynanmayacaksa ne diye var?” dedi çocuk, bilgiç bir tavırla. Gece bekçisi, elinde top kapısında bekleyen çocuğu kırmamaya karar verdi. Gerçi gecenin bu vakti top oynamak garip bir istekti ve şimdiye kadar çok az kişiye gece gece oranın kapısını açmıştı ama çocuk ihtiyarı bakışlarıyla ikna etmeyi başarmıştı. Otoritesini bozmamak istercesine ağır hareketlerle yerinden kalktı, çekmeceyi açtı, üzerinde yaklaşık yirmi kadar anahtar bulunan kocaman anahtarlığı şangırtıyla aldı. Çocuk sahanın girişine doğru koştu, bekçi arkasından yavaş yavaş geldi. Sahanın anahtarını on küsuruncu denemesinde nihayet buldu. Kilidi açar açmaz çocuk içeri girdi, toprak sahada tozu dumana katarak topunu tepmeye başladı. Gece bekçisi kendine ibo şovdan başka bir eğlence bulduğu için sevinçli, çocuğu izlemeye koyuldu. Tam ihtiyar kenardaki banka oturmuştu ki, çocuğun topu dışarı kaçtı. Çocuk sahadan dışarı topunu almak için çıktı. İhtiyar bekledi, bekledi ama çocuk bir daha gelmedi. Ağır aksak yerinden kalktı, kapıyı açmıştı da ne olmuştu, bir teşekkür bile alamamıştı, durum beklediği gibi olmamıştı. İbo şov bitmemiştir diye umarak kulübesine giderken yolda ölü bir kedi gördü, önem vermedi. Kulübeden içeri girdiğinde ibo şov bitiyordu, ibo ‘muradı böyle’ yi söylüyordu. ben derdimi felekten sordum, felek dedi bu derdin muradı böyle… Kendine çay koydu, bir sigara yaktı, dışarıya baktı. Yağmur başlamıştı, sahadaki toz toprak da yağmurla beraber yere inmeye başlamıştı. O anda televizyondan gelen darbukanın sesi odayı doldurdu dum tak tak.

Tak tak tak. Fahri kapıyı çaldı, evde kimse yoktu.

2 yorum:

- dedi ki...

ikinci kısım çok yahşi.

Unknown dedi ki...

Karakalem elma şekeri kadar münferit bir olgudur ki betimsel durağan bir yazıdan çıkarılacak bir bütünün kelimeyle tasvirinde görülesi olanı yakalamak amaçlı bir şekilde bilinç yön verdiği gerçekliğin kovalanamaz alışılagelmişliğinin bir parça soyutlanmış bir mantıkla felsefik bir karmaşaya sürüklemesinin bir kediye ithafen "olur olmaz","ölür ölmez" gibi bahsi kurgu yaptıracak kadar acımasız maddesselikten bir anda İbo Şov'un enteresan şahane akışını kaçıran amcaya bağlanışının irdelendiğini farkettirmekten bir nebze daha fark edilmek istenen koşul olarak kedi öldü mü yoksa kaldımı sorusundan kopan amcanın olayının bir mol alkolün damarlarına karışmasına takriben ilerleyişinin akıllara zarar bir güvenlik görevlesine çatışından bir miktar daha ötelenmiş bir ufaklığın top oynama isteğindende öte bilinç altına hükmedebilirliğini sorgulasamda bilinç altım koşulun hükmüne emri amade olmuş gibi.

Yorum Gönder