6 Ocak 2009 Salı

Hadi görüşürüz!

“İçim nefretle dolu öcümü alacağım”

-Hadi görüşürüz!
-İkimizde biliyoruz bir daha görüşemeyeceğimizi ama hadi görüşürüz…

Son cümle… Yine koçbaşlarını ansızın vuruverdi beyninin zaten düzgün örülmemiş, ayakta durması bile başlı başına bir mucize olan, eciş bücüş duvarlarına. Duvarlar bin parçaya ayrıldı. Hemen, duvardaki gediği tamir etmek için toplamaya çalıştı parçaları; yapamadı. Korku duydu. Yoksa insan hiçbir zaman toplayamayacak mıydı parçalarını? Daha da kötüsü, ya parçalanmaya devam ederse ne olacaktı, parça parça olup yok mu olacaktı? Duyduğu korku daha da büyüdü. Son cümle… Hep son noktayı o koyardı; nokta her şeyi bitirirdi. O zaman son cümlenin üstüne başka bir şey söylenemezdi, çünkü o her şeyi bitirirdi. O da bir şey söylemedi; sadece duydu ve itaat etti. Artık sadece bekliyordu, parça parça olmayı.

-N’apıyorsun?
-Yap-bozlarla oynuyorum.
-Nası oluyo şimdi bu?
-Önce yapıyosun bir şey sonra onla biraz vakit geçirip bozuyosun onu.
-Eee, sonra.
-Sonra da başka bir şey yapıyosun.
-Nası yani, oluyo mu öyle?
-Evet; yapıyosun, parçalıyosun, tekrar yapıyosun, tekrar parçalıyosun, yine yapıyo…
-Parçalanbirleş, parçalanbirleş…
-N’oldu abi dağıldın yine.
-Dağılmadım, toparlandım.

Mumlar karanlığın rahatını kaçırmamak istediklerinden olsa gerek titrek titrek, korkarak aydınlatıyordu ortalığı. Kafaları karışıktı, ne yapacaklarını bilmiyorlardı sanki. Ama yalnız değillerdi çünkü doğum günü çocuğunun da aklı karışıktı, ne yapacağını bilmiyordu. Mumları söndürdü; sadece kendi kaldı kafası karışık. Tam ne yapacağını iyiden iyiye karıştırmışken, bir ses duydu: “Eee, dileğini tut artık!”. Evet, dilek tutmalıydı, tabi ya! Kafasının içindeki binbir düşünce kitabını rastgele açtı. Sayfada kocaman harflerle “HADİ GÖRÜŞÜRÜZ” yazıyordu.

Kendi kendine “hadi görüşürüz” dedi.

Görüşecekti, herkesle, tek tek. Herkesin gözlerinin içine bakacak; kendine ait ne varsa toplayacaktı onlardan. Gözlerini mavisinden toplayacaktı huzurunun parelerini. Gözlerin akından toplayacaktı iyiliğinin parelerini. Kanlanmış gözlerin kırmızısından toplayacaktı nefretinin parelerini. Gözlerinin siyahından toplayacaktı cesaretinin parelerini. Ve gözlerin yeşilinden toplayacaktı umudunun parelerini. Toplayacaktı ki tekrar birleştirebilsin kendini, toplasın ki pare pare olmak yerine yekpare olabilsin.

Artık kafası karışık değildi, ne yapacağını biliyordu.

2 yorum:

merocici dedi ki...

ne yapacağını bilmek güzel de varsa sonunda bir nokta, yoksa neye yarardı karışıklığın mumlar aydınlatmayacaksa,sanır mısın titremesi korkudan endişeden, tek derdi hatırlatmak sakladığın vedanı yeniden.

soslufistik dedi ki...

ama ne yapayım, benim sevmeye engel irrasyonel nefretlerim var...

Yorum Gönder